Otizm spektrum bozukluğu olanların sayısı üzerine gerçekleştirilen çalışmalarda çocuklar ve ergenler sayılmış olup yetişkinleri içine alan bir sayım gerçekleştirilmemiştir. Bu çalışmaların büyük bölümü yaygınlık çalışmalarıdır. Diğer bir ifadeyle belirli bir zaman diliminde belirli bir coğrafi bölgede yaşamakta olan belirli yaş grubundaki kişiler sayılmıştır (Wing, 2015).
Amerikan Otizm Topluluğu dünya genelinde otizm görülme oranının 1/500 olduğunu, İngiltere’deki Ulusal Otizm Derneği ise 1/110 olduğunu bildirmiştir. ABD’de 8 yaş çocuklar üzerine gerçekleştirilen bir araştırmada otizm görülme oranının 1/88, başka bir araştırmada ise 1/68 olduğu bildirilmiştir (CDC, 2012). Otizm’in görülme sıklığı ile ilgili bir diğer veri 2018 yılında 59 çocuktan 1’inde görüldüğü şeklindedir (https://www.tohumotizm.org.tr). Otizmin görülme sıklığı ile ilgili son veriler 2021 yılında 44 çocuktan 1’inde görüldüğü şeklindedir (CDC, 2020).
ABD’de gerçekleştirilen araştırmalarda otizm görülme oranının 2002’den itibaren %123, 2006’dan itibaren %64, 2008’den itibaren %29 oranında arttığı bildirilmiştir (CDC, 2012). Bu oranların farklılık arz etmesinin nedeni araştırmayı gerçekleştiren kurumların yaygın gelişimsel bozuklukların hepsini veya yalnızca otistik bozukluğu ele almasıyla ilişkilidir.
Ülkemizde 2008-2009 eğitim-öğretim dönemi verilerine göre ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören 2.582 otizm spektrum bozukluğu tanısı almış öğrenci bulunmaktadır. Bununla birlikte ülkemizde 2009’da Rehberlik Araştırma Merkezlerinde (RAM) otizm tanısı almış olan çocuk sayısının 10.811 olduğu bildirilmiştir (Aslan, ve Şahin, 2015). Ülkemizde 2016 yılında yapılan araştırmalar ile yaklaşık 1.142.586 otizmli bireyin olduğu kabul edilmektedir (Sezgin, 2016).
Konuyla ilgili yapılan araştırmalarda otizmin başlangıcının erken çocukluk dönemiyle sınırlandırılmasına karşın bu durumun 36 aylık iken veya daha geç bir dönemde ortaya çıkabileceği ifade edilmektedir. Otizmin erkek çocuklarda görülme oranı kızlara göre yaklaşık ¼ oranında daha yüksektir. Etkilenme oranları incelendiğinde kız çocuklarının erkek çocuklara göre daha fazla etkilendiği görülmektedir (Sağırkaya, 2014).